İletişime Geçin
16.01.2024 tarihli Resmi Gazete’de, Anayasa Mahkemesi’nin 4/10/2023 tarihli ve 2020/1327 başvuru numaralı kararı yayımlanmıştır. Başvurucu kadının iddiaları, tehdit edildiği gerekçesiyle önleyici tedbirde talebinde bulunduğu, ilgili talebinin reddedilmesinin ise Anayasa’nın 17. Maddesi ile güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlaline yol açtığı yönündedir.
Somut olayda, bir siyasi partinin kongresinin düzenlenmesinde mahalle temsilcisi olarak görev yapan başvurucu, aynı siyasi parti üyeleri M.K. ve R.T. tarafından gıyaben tehdit edildiğinden bahisle şikayetçi olmuştur. Şikayet sonrasında yürütülen soruşturma sonucunda, şüphelilerin başvurucu gıyabında “eğer onu görevden almazsanız çok kan akar” şeklinde sözler sarf ettiklerine ilişkin tanık beyanı bulunmuştur. Bu nedenle, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, görevli aile mahkemesinden 08/03/2023 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca önleyici tedbir kararı verilmesi talebinde bulunmuştur. Bu talep, İstanbul Anadolu 23. Aile Mahkemesince kabul edilmiş, hakkında tedbir kararı verilenler hakkında başvurucunun bulunduğu konuta, okula ve işyerine yaklaşmama tedbirlerinin uygulanmasına ve tedbirlerin üç ay boyunca geçerli olacağına karar verilmiştir. Bunun üzerine, haklarında tedbir kararı verilen taraflar, alınan karara karşı bir itiraz dilekçesi sunmuş, 6284 sayılı Kanun kapsamında verilecek bir kararın bulunmadığını ifade etmişlerdir. İtirazı inceleyen İstanbul Anadolu 1. Aile Mahkemesi (itiraz mercii), önleyici tedbir kararının aile içi şiddet veya ısrarlı takip unsurlarına yol açmadığı gerekçesiyle talebin kabulüne ve tedbir kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu incelerken Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) hükümlerine yer vermiş, devletlerin kadınları her türde şiddetten korumaya yönelik cezai yaptırımlar, medeni çözümler ve tazminatlar dahil olmak üzere kadının etkili bir şekilde korunmasının sağlanması için gerekli tüm yasal tedbirleri almakla görevli olduğunu vurgulamıştır. Bu bağlamda, Anayasamızın 5. maddesinde yer alan “Devletin temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” hükmü de vurgulanmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nce başvuruya ilişkin yapılan değerlendirmelerde, somut olayda 6284 sayılı Kanun’da öngörülmüş olan önleyici tedbir kararının itiraz merciince kaldırılmasına yönelik karara ilişkin, başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkı bağlamında ve kamu makamlarının yükümlülükleri yönünden yeniden bir inceleme yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
İtiraz merciince verilen kararda gerekçe olarak talebin aile içi şiddet ya da ısrarlı takibe ilişkin olmadığının gösterilmesinin yerinde olmadığı, 6284 sayılı Kanun’un cinsiyete dayalı olarak gerçekleştirilen her türlü şiddet içeren davranışı kapsadığı belirtilmiştir. Bu nedenle, kararın gerekçesinin başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması hakkı bağlamında ilgili ve yeterli olmadığı sonucuna varılmıştır. Anayasa’nın 17. Maddesinde yer alan “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” düzenlemesiyle güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Somut olayda, itirazı değerlendiren merciinin salt hakkında tedbir kararı verilenlerce aile içi şiddete yol açılmadığı ve ısrarlı takip suçunun işlenmediği gerekçesiyle verilen tedbir kararının kaldırılmasına karar vermesi, şiddete uğrama ihtimali bulunan kadın korunması yönünden gerekli tedbirlerin alınmadığına işarettir. Zira, 18.01.2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği’nin 1. Maddesinde şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların korunması amacıyla şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik tedbirler alınması gerekliliği açıkça vurgulanmıştır. Her ne kadar ilgili madde devamında aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunmasına yer verilmiş olsa da, maddenin kapsamı korunması gereken kadının aleyhine olacak şekilde dar yorumlanmamalıdır. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi tarafından ilgili mercilerce yeniden inceleme yapılmasına karar verilmesi yerinde olmuştur.